29 Aralık 2024

İYİLİK EDEN İYİLİK BULUR



Bir varmış, bir yokmuş. Uzak şehirlerden birinde dört arkadaş varmış. Bu arkadaşlar çok  iyi anlaşırmış. Dört arkadaştan biri ayağını 3 yıl önce kaybetmiş. Herkes onunla dalga geçerken üç arkadaşı onun yanında durup onun daha iyi hissetmesini sağlıyorlarmış. 2 yıl sonra kız  vefat etmiş. Kızın ailesi dünyanın en zengin ailelerindenmiş. Dalga geçenler bunu bilmiyormuş. Çocuklarının arkadaşı olan üç çocuğun her birine 10 milyon dolar ödül vermişler. Çocukla dalga geçenler ise kendi cezalarını kendileri vermişler. Bu ceza içlerindeki pişmanlıkmış.

Begüm

KÖTÜ HABER


Sabah vakitleri idi.

Dışarı çıktım.

Kötü haberi aldım. 

Çok üzülmüştüm. 

        ⭐⭐⭐

Yapacak bir şey yoktu.

Giden bazen gelmezdi.

Ancak arkasından ağlanırdı.

Başka bir şey yapılmazdı. 


     

         Zerda

11 Aralık 2024

AYIN EN TEMİZ SINIFI

Okulumuzda ayın en temiz sınıfı seçtiler. Biz seçildik, sınıfımızı süslediler. Cuma günü kutlama yaptık. Herkes bir şeyler getirdi. Sınıfımızda kutlama yaptık. Sınıf öğretmenimiz Cennet Hoca kızlara kolye, erkeklere de top aldı. Topu patlattık. Hocamız, bir daha alacağım, dedi. Daha almadı. Beni okuduğunuz için teşekkür ederim.

 
Ömer




HAFTADA BİR YEDİĞİM ÇİKOLATA

 

Bu benim çikolatam.

İçi akışkan çilekli çikolatam .

Onu her gördüğümde gözlerim parlıyor

Adeta kendimi kaybediyorum


Ama haftada bir kere yiyorum

Bir kere o hissi yaşıyorum

Ve onu seviyorum

O haftayı da sabırsızlıkla bekliyorum.

Bade Nur


GÜNEŞ TUTULMASI


Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kabul zaman içinde uzaydaki yıldızlar toplanmışlar. Çünkü çok önemli bir konu hakkın da konuşacaklarmış. Güneş'in önüne Ay'ı kapatacakmış. Boncuk demiş ki:  "Ay'ı durdurmalıyız." Hep bir ağızdan "Evet." demişler. Yıldızlar başlamışlar düşünmeye. Akıların çok zekice bir fikir gelmiş. Biz Güneş'in önüne dizilelim, demişler. Ay Güneş'in önüne geçemediği için Güneş tutulması olmamış. Yıldızlar sonradan her yıl Güneş'in önüne Ay geçtiğini öğrenmişler . Bu olayı engelledikleri için çok üzülmüşler. Bir plan daha yapmışlar. Bütün yıldızlar toplanıp Ay'ı Güneş'e doğru itmeye başlamışlar. Güneş tutulması gerçekleşmiş. Yıldızlar Ay ile Güneş özür dilemişler. Ay, Güneş ve yıldızlar hep mutlu kalmışlar.

   --- SON ---




Zerda 

🍫 ÇİKOLA 🍫



Çikolata var tatlı mı tatlı 

İnsanların damak tadı

Vazgeçilmezi hayatın tatlı çikolata

Mutluluğun adı çikolata


Kahvaltıda, dondurmamda 

Hayatımın en mutlu anlarında

Vazgeçilmez çikolata 

Tadı sürekli damağımda


                                 BEGÜM 

SEN GELİNCE

 Sen gelince huzur gelir.

Bahar gelir can gelir.

Can gelir huzur gelir 

Sen gelince dünya aydınlanır.


Sen gelince ruhum aydınlanır .

Sen gelince çiçekler açılır.

Leylaklarla sümbül açılır.

Sen gelince bahar gelir can gelir.


Arzu Sahra A.

6 ŞUBAT 2023

 6 şubat 2023'te bütün Türkiye uyuyordu. Kimse bilmiyordu. Nereden bilsinlerdi ki deprem olacağını? Uykunun en güzel yerinde 04.17'de deprem oldu. Ben depremin ne olduğunu bilmiyordum. Uykuluydum, kalktım. Çok kötü sallanıyordu, o gün Türkiye'nin bazı yerlerinde evler yıkıldı. Her yer çok kötüydü sonra herkes durdu sandı uyumaya gitti ama duracak gibi değildi. Bir daha sallandı, ben çok korkmuştum. Uyuyamadım, sabaha kadar bekledim. Kar yağdı, her yer kardı. Hava çok soğuktu. Sonra  daha büyük deprem olacak dediler. O yüzden okulda kaldık. Art arda deprem oldu. Bir sürü insanı kaybettiğimiz deprem, 6 Şubat depremiydi.


Meryem

KÖTÜ KAPTAN İYİYE DÖNÜYOR

    Bir gün  kaptan  altınla  kaplanmış bir gemi  görüyor,  yardımcılarına sesleniyor: "Tam yol ileri, istikamet altın! Şuradaki altınla kaplanmış gemiye yelkenleri açın." İyi Kaptan "Savaşmadan da anlaşabiliriz,  gemiyi satıp parasını paylaşabiliriz. 100 bin ederse 50 bin senin olur." Kötü Kaptan "Hayır, hepsi benim olacak yoksa savaş olacak." diyor. İyi Kaptan yardımcılarına "Gazanız mübarek olsun." diyor. Sonra İyi Kaptan, Kötü Kaptan'ı denize atıyor. Kötü Kaptan bundan  sonra hep iyi oluyor. Her gün kendini iyi hissediyor,  mutlu mesut yaşıyor.


Halise

22 Eylül 2022

Okulun İlk Günleri

 Merhaba, biz Ecrin ve Nehir. Okulun ilk günü heyecanlıydık. Yan yana oturduk. Yeni öğretmenlerimiz vardı. Tabii yeni arkadaşlar da. Biz öğretmenleri çok sevdik. Okulun ilk günü 12 Eylül’dü. Yeni bir arkadaşımız vardı, adı Nagihan’dı. Sonradan sonraya arkadaş olduk. İlk heyecanı atlatmıştık. Dersler çok eğlenceliydi, öğretmenlerimiz de. Yeni dönemin güzel geçmesini diliyoruz. 



Nehir ve Ecrin

KİŞİLEŞTİRME ÖYKÜSÜ

 Merhaba, ben Kübra. Şimdi size kişileştirme öykümü anlatacağım. Aslında pek hikaye değil de bir Türkçe dersimden bahsedeceğim. Ders başladı, öğretmen sınıfa girdi önce. Tahtaya SÖZ SANATLARI diye başlık attı. İlk olarak abartma sanatını sonra da kişileştirme sanatını anlattı . Şu örnekleri bize verdi: Ama  ben o sırada duvarı ağlarken gördüm. "Ne oldu diye?" sordum ve sonra o bana olanları anlattı. "Hoşça kal." dedi ve gitti. Neyse cümleler şunlar: Hırka düşündü ve konuştu. Bugün bulutlar gri  ve üzgün. Ve daha bir sürü... Artık ben de  gitmeliyim. Çünkü beynim bana "Yatmalısın, yarın okul var, erken kalkacak sın." dedi.

E. Kübra GÜL

KONUŞKAN SINIF

 Bir gün öğrenciler okula geldiğinde sıra dedi ki:

-Hadi hadi oturun.

Bunu gören kitap:

 -Az susar mısın? Burada bilgi yaymak istiyorum.

Defter dedi ki:

-Kitap o bilgileri yayıyorsun ama öğrenciler iyi bilsin diye pekiştiren benim.

"Sussanıza" dedi akıllı tahta. "Ben öğrencilerin iyi anlaması için video açtım." 

Kalem :

-Asıl sen sus akıllı tahta, sen kendini bir şey sanmaya başladın. Defter ve kitap size de söylüyorum.

Defter: 

Ben yokken çocuklara ne pekiştireceksin boş kağıt mı?

Kitap:

-Ben olmasam yazarlar nasıl yazıp sana nasıl koyacaktı akıllı tahta?

 Kalem:

-Ben olmasaydım gazeteciler baskı ve üstüne yazı yazıp internetten nasıl paylaşacaktı? Buranın lideri benim.

 diye bağırıp oturdu. 

Kalemin dediği lafa karşılık sesi kimseden çıkmadı olay burada kapandı.


M. Turan DÖNÜŞ

ABARTMA ÖYKÜSÜ

 Bir zamanlar ormanda bir kral yaşarmış. Kral parmak kadarmış ama kralın çok büyük bir gücü varmış. Bu kral bir anda uzaya kadar zıplayabilirmiş. Kralın yanına bir gün kraliçe gelmiş. Bu kraliçe, uzayın kraliçesiymiş. Kral, kraliçeyi çok güzel ağırlamış. Kraliçe gitmiş. Kral da bir zıplayışta kraliçeyle aya gitmiş ama kral parmak kadar olduğu için ayın deliklerinde kaybolmuş. Kraliçe aramış aramış ama kralı bulamamış çünkü kraliçenin boyu dağlar kadarmış. En sonunda kralı büyüteçle aramaya başlamış. Onu küçük bir deliğin içinde bulmuş. Kral ormana dönmüş ve bir daha uzaya çıkmamış.

                              Nehir ÖZKAN


20 Ocak 2022

LİSEYE GEÇTİKTEN SONRA

 

Merhaba arkadaşlar,  buradan artık size bir ortaokul öğrencisi olarak değil bir lise öğrencisi olarak sesleniyorum. Atalarımızın bir sözü vardır: Gözden ırak olan gönülden de ırak olur. Galiba biz liseye başlayınca biraz öyle oldu. Eskiden günlerce konuştuğumuz insanların şimdi yüzünü görmez olduk. Köyde en fazla arkadaşlarla okulda buluşabiliyoruz. Kışın o da mümkün olmuyor. Evet, aslında telefon da bir yöntem ama bana göre yüz yüze görüşmek kadar iyi değil. Zaten bu “Korona Günleri”nde görüşmek de pek mümkün olmuyor. Bazı arkadaşlarımı bazen görüyorum ama bazılarını 8. sınıftan ayrılıklarından ta bu zamana kadar hiç görmedim. Onları çok özledim. Yeni okullara gittik, kimimiz hedeflerini gerçekleştirirken kimimiz gerçekleştiremedi. Olsun, daha hayal ettiğimiz bir çok hedef var. İnşallah bunları gerçekleştiririz. Tabii öğretmenlerimizi unutmamak gerekiyor, onlar sayesine buralara kadar gedik. Küçüklükten ta bu zamana kadar bizler en iyi yere gelelim diye uğraşan öğretmenlerime buradan teşekkür ediyorum ve ellerinden öpüyorum. İyi ki varsınız.

  

                                                     Hatice Türkmen 


11 Nisan 2021

Sevgili Yıldız Kalem Okurları;

Size izlediğim bir diziden bahsetmek istiyorum. Bahsettiğim dizi "KIRMIZI ODA". Çoğumuz biliyoruzdur, tabii ki bilmeyenler de vardır. Bu dizide gerçek hayat hikâyeleri ele alınmış. Biraz daha konuyu derinleştirip başlıyorum. Gerçekten bu diziden çok etkilendim. En etkilendiğim karakter ise "SADİ". O çocuk küçük yaşlarda babası yüzünden annesini kaybediyor. Üvey annesinden ise eziyet görüyor. Dayanamayıp sokaklara bırakıyor kendini. (İnsanlar böyle olmak zorunda mı? İnsanlık dediğimiz çocuğunun gözü önünde eşini vahşice katletmekten mi geçiyor? Dünyada kadın ve kız çocuğunun soyu tükenene kadar sürecek mi bu vahşet? Birileri bu eziyete, katliama dur demeli!) Sadi o küçük yaşta ne yapacağını bilemezken karşısına iki dost çıkıyor.Miço ve Emre. (Emre dediğimiz karakter aslında küçük bir kız çocuğu. Emre bile anlamış sokakta kız çocuğunun kalamayacağını. Erkek kılığına girmese kim bilir başına neler gelecekti... Neden hala sürüyor bu vahşet?Bugün sizin başınıza geldiyse yarın bizim bizim başımıza gelmeyeceğinin kim garantisini  verebilir? KİMSE...)Sokakta, soğukta, açıkta, kıyafeti bile olmayan binlerce çocuk var. Sadi, Miço, Emre bunlar sadece üçü. Ne yazık ki talih yine gülmemiş onlara. Bu kez de kötü işler yaptıran ve parayı bile vermeyen elebaşı eziyet etmiş onlara. Dayanamamış kaçmışlar oradan da. Artık başlarını sokacak dört duvar da kalmamış. Bunun üzerine Emre ağır bir hastalığa yakalanmış ve ölmüş. Sadi annesinden sonra kardeşim dediği insanı da kaybedince kim bilir nasıl duygular içindedir? (Kim verecek o küçük Sadi'ye bunun hesabını. Yetmedi mi Pınar, Esra, Ayşe, Emine ve adını bilmediğimiz  binlerce kişi? Hani bütün insanlar kardeşti şu hayatta? İnsan kardeşine bunu yapmaz ki. Herkesin annesi, ablası, tatlı mı tatlı kız kardeşi vardır. Gözümüzden sakındığımız insanlar bir bir kayıyor ellerimizden. İşte en çok da buna üzülüyorum. Bu hesabı ne ben, ne bunu okuyan sen, ne de diğer insanlar verebilir. O ZAMAN HEP BİRLİKTE HER TÜRLÜ ŞİDDETE KARŞIYIZ DİYELİM. EN ÇOK DA KADINA ŞİDDETE...)

                                                                      Melek K. 

21 Mart 2021

🍁Kibrimiz Niye🍁


    İnsanlar birilerini hep çantada keklik sanırlar. Onları çok sevince insanları aptal yerine koyarlar. Kendisinin vazgeçilmez olduğunu düşünürler. Sanki dünya onların etrafında dönüyormuş gibi davranırlar. Öyle bir kibirlenirler ki... Bu her şeyde böyledir. Herkesin hayatında böyle insanlar vardır diye düşünüyorum. İnsanları öyle küçümserler ki insanın onunla ne arkadaş olası gelir ne de eş olası... Sonra bir gün keserler ilişkilerini onlarla. Kibirli insanlar kendilerini öylesine seven insanları kaybederler. Ama hâlâ farkına varmazlar kendi hatalarının. Suçu hâlâ karşısındakine atarlar. "Hak etmiyordu zaten beni" derler. O an bile kibirlenirler. Sonrasında farkına varırlar, onları kaybettiklerinin. Suçun karşısındakinde değil kendinde olduğunun. Ama iş işten geçmiştir artık. Bilmezler ki "hiç kimse vazgeçilmez değildir."

                                                        ☘Ravzanur A.☘

9 Mart 2021

KADINLAR 🌼

  Evet bugün 8 Mart. Böyle bir dönemde, kadınların öldürüldüğü eziyet gördüğü dönemde  hâlâ bugünü Dünya Kadınlar Günü olarak anılması bana saçma geliyor. Sanki onların ölümünü kutluyormuş gibi. Kadınlara gereken saygı gösterilmiyor maalesef. Gelecek nesiller de böyle olacak. Çünkü çocuklar ebeveynlerin kopyasıdır. Çevrelerinde göre göre artık onlara da normal bir şeymiş gibi gelecek. Lütfen bu yazıyı okuyanlar büyük bir yanlışın içinde olduklarını fark etsinler.

Artık kadınlar erkeklerin kurbanı olmasın!

                                                                    Sudenaz Y.

6 Mart 2021

Çiçekler

 Dünyada bir sürü çiçek var ama bakımsızlar. İnsanlar çiçekleri ekiyor ama bakmıyorlar. "Çiçekler ilgi ister." diyorum "Sana ne?" diyorlar. Siz o çiçeklere bakmazsanız onlar da size bakmaz. Kimi insan  çiçeği eker, büyür solana kadar bakar. Kimi insan çiçek daha açmadan soldurur. Çiçekler çok önemli canlılardır. Çiçekler sadece görüntü olarak değil arılar gibi polenle yaşayan canlılar için de önemlidir. Arılar, çiçekler sayesinde bal yaparlar. Çiçeklere iyi bakın, yoksa balsız kalırız. Çiçekleri siz solduruyorsunuz, arılar ve biz üzülüyoruz. Çok yanlış yapıyorsunuz. Lütfen daha dikkatli olun!

    

Ahmet Zahit A.

2 Ocak 2021

KURAKLIK

 Bildiğiniz gibi kuraklık 2021'de de devam eden bir sorundur. Aslında hepimiz bu sorundan tamamen olmasa da kurtulmamızın basit yolları var. Bu basit yol dediğimiz belli başlı kurallardır. Bunlar şöyle; 

1- İnsanları kuraklık nedenleri, etkileri ve sonuçları konusunda bilgilendirmek 

2- Doğanın korunması ve su kaynaklarının tasarruflu şekilde kullanılmasını sağlamak gibi birçok önlem almalıyız ki kuraklığı az da olsa dindirmeliyiz .

Kuraklık yaşayan bir çok yer var mesela Aoulef-Cezayir yıllık yağış ortalamasının 12 mm olduğu bu bölge Dünya'nın en kurak alanlarındandır. Kuraklık deyip geçmemeliyiz birçok çeşidi var; 

1- Metorolojik Kuraklık 

2-Tarımsal kuraklık 

3-Hidrolojik Kuraklık 

bunlar olduğu gibi etkileri de vardır .

Şöyle;

1- Ekonomik Etkileri 

2- Çevre  Etkileri 

3- Sosyal Etkileri 

Kısacası dünyamızı korumalı kuraklığı elimizden geldiği kadar önlemeliyiz. 

"Kuraklık zamanında kırık bir testiye su doldurur gibisin. Senin neyin var neyin yoksa veriyorsun karşılığında ise bir şey alamıyorsun. "

OSCAR WİLDE


Gülsunur G.

🍀Sesini Kaybeden Kız🍀


Seda adında bir kız varmış. Çok çalışkan ve çok neşeli bir kızmış ancak babası öldükten sonra içine kapanmış. Seda bir gün okuldan dönüyormuş. Okuldan dönerken evden bağırma sesleri duymuş. Hemen eve koşmuş. Eve girdiğinde bir adamın annesinin boğazına bıçak dayamış, onu öldürmeye çalıştığını görmüş. Adamın tek istediği kadının kızını okutmak için biriktirdiği parasıymış. Seda hemen bir yere saklanmış. Yanı başındaki telefonu görmüş ve 'hemen polisi aramalıyım diye düşünmüş. Polisi aramış "bir adam annemi öldürecek" demiş. Sonrasında kelimeler boğazına düğümlenmiş ve sesini kaybetmiş. Polisi aradıktan hemen sonra adam, annesini öldürmüş. Seda orada annesine bakakalmış. Sessizce "anne" diye bağırmış. Adam paraları alıp kaçmış oradan. Adı "Seda imiş ama sessiz bir kız olmuş artık. Sonra polisler gelmiş ve Seda'yı oradan bir yurda götürmüşler. Seda'nın günleri bir yurtta geçmiş. Seda ise yurtta geçen her gününde çok başarılı bir hakim olup annesinin katiline gerekli cezayı vereceğini hayal etmiş hep. Seda yurtta sürekli ders çalışmış. Seda büyümüş ve çok başarılı bir hakim olmuş. Sessiz bir hakim... Belki sesi yokmuş ama sesi olanlardan daha çok sesi çıkıyormuş. Annesinin katilini arayıp bulmuş ve gerekli cezayı vermiş. Seda'nın temennisi hep "Suçsuz olan değil, suçlu olan cezalandırılsın" olmuş. Tüm suçluları cezalandırmış. Ve artık "EMINE'NİN, ŞULE'NİN, ÖZGECAN'IN, PINAR'IN, ALEYNA'NIN" ve daha nicelerinin intikamını almış. Ve tüm kadınların sesi olmuş. Ve herkese "Kan dökmenin değil, gözyaşını kurutabilmenin marifet" olduğunu göstermiş.

Ravzanur A.

Gelecek İçin

 Sizlere paylaşacak olduğum yazının içeriği  Türkçe ders kitabımda okuduğum bir metinin benim içimde canlandırmış olan duygularım ve düşüncelerim. Metinde anlatılan konu Türkiye - Azerbeycan. Haydi o zaman fazla uzatmadan düşüncelerime geçeyim.

Gerçekten bir toplumun hatta milletler arası dayanışma, birlik ve beraberlik, kardeşlik duygusu çok önemlidir. Ki zaten dinimizde de bu konu hakkında birçok hadisler ve ayetler vardır. Örneğin "Müslüman Müslüman'ın (din )kardeşidir. Ona zulmetmez. Onu düşman eline vermez (himaya eder )". Aslında bunların varlığından herkes haberdar ama nedense hiç kimsenin uygulamaya niyeti yok gibi görünüyor. oysa hem bireysel hem de toplumsal faydaları saymakla bitmez. Gelecek nesilden çok güzel faydalı şeyler bekliyoruz. Niye sadece beklemek ile yetiniyoruz ki? Niye ufak da olsa bir çaba sarf etmiyoruz? Oysaki yapacağımız şey  2+2'in toplamını bulmak kadar kolay. Sadece kendimize örnek olarak alabileceğimiz birini bulmaktadır tüm mesele.  M. Kemal, öğretmenlerimiz daha bir çok kişi bizler için gayet iyi birer örnektir. 
Gelecek neslimiz için haydi harekete geçelim! 
                                                   Sudenaz Y.

İNSANLAR

 

İnsanlar ne kadar garip öyle değil mi? Şimdi içinizden neden garipmişiz diyorsunuz. Benim demek istediğim şu: Biri gelir, para ister, dilenci derler; biri gelir, para dağıtır, gösterişli derler; bir insanın arkasından dedikodusunu yaparlarsa yanına gelince canım cicim derler; bir arkadaşı ile konuşursunuz aralarında bir şey var derler; ders çalışmaz tembel derler, çok ders çalışınca inek derler; boyun uzun olduğu için deve derler, kısa olunca cüce. Sokakta gezersen serseri derler, evde oturursan uyuşuk derler. Derler de derler yani sizin anlayacağınız insanlara bakmayın, bir gün başka bir şey derler, bir gün başka bir şey. Aslında kendilerini bir de karşıdaki insanın yerine koysalar belki o söylediği kelime onun için çok ağır. İnsanlara varıp dememin nedeni bu. İnsan kimi gün gelir yoldaşı olur kimi gün gelir kalleş olur.

Hatice T.

26 Aralık 2020

LGS SÜRECİNDE


Şu anda birçoğumuz evdeyiz. Biliyorum çok sıkılıyoruz. Telefonla, tabletle, televizyon ile zaman geçmiyor. Ve 2007 tayfa bu sene LGS adlı bir sınava girecek. Ben de 2007 tayfanın içerisindeyim. Bana LGS ürkütücü geliyor. Belki de size de öyle geliyordur. Herkesin dilinde "DERS ÇALIŞ". Anlıyorum onları bizim için uğraşıyorlar. Ama şu zamanda benim ve benim gibi olanların üstünde baskı yapılmamalı. Benim üstüme baskı yapılınca çok sıkılıyorum, geriliyorum, hiçbir yere sığmayacakmışcasına sinirleniyorum ve eminim ki bunu okuyan LGS öğrencisi ya da bu süreçten geçmiş bir öğrenci beni anlıyordur. İnanın biz ne zaman ders çalışacağımızı ne zaman dinlenip ne zaman oyun oynayacağımızı biliyoruz. Ve gerçekten bunları uyguluyoruz. Bazı veliler vardır, hep çocuğunu destekler. Bazı veliler vardır, çocuğuna inanmaz, çocuğunu da kendini de umutsuzluğa yani sonu olmayan bir karanlığa gömer. Siz o çocuğunu umutsuzluğa gömenlerden olmayın olur mu? Şimdi 2007 tayfa benim gibi hissedenler yoruma...
Melek K.

☺KÜÇÜK KIR PAPATYASI


Bundan uzun yıllar önce kır papatyaların olduğu bir bahçe varmış. Bahçedeki tüm papatyalar gülerken bir kır papatyası ağlarmış. Neden olduğunu kimse bilmezmiş. Sebebini öğrenmek isteyen bir kır papatyası sormuş  ama kır papatyası boynunu bükük ağlamaya başlamış. O kır papatyasının ağlama sebebi kendini yalnız hissetmesiymiş. Bunu duyan diğer papatyalar hemen gülmüş. İçlerinden biri gülerek cevap vermiş.

- Biz burada o kadar kır papatyasıyız ve hâlâ kendini yalnız mı hissediyorsun? 

demiş ve gülmüş. Ağlayan kır papatyası cevap vermiş:

-Benim kendimi yalnız hissetmemin sebebi ne desem duymazdan gelmeniz .Ben bundan kendimi yalnız hissediyorum.

Diğer kır papatyaları suçlarını anlamış ve hemen özür dilemiş, hatalarını telafi etmişler.

Ayşegül K.

GONCA

    Bir zamanlar Gonca adında sarışın, yeşil gözlü bir kız yaşarmış. Bu kız bir çocuğu çok sevmiş. Lakin bu oğlan da başka bir kızı severmiş. Gonca kız oğlanın bir arkadaşından yardım istemeye karar vermiş. Fakat yardım istediği çocuk Gonca'yı severmiş. Çocuk her ne kadar üzülse de Gonca'ya duygularını ifade edememiş. Ama bu oğlan gayret ederek sonunda Gonca'yı vazgeçirmiş. Bir süre sonra Gonca bu çocuktan hoşlandığını fark etmiş. Ama oğlan Gonca'yı sinir etmek için arkadaşlarını kullanmış. Gonca kız bu sefer de oğlanı sinir etmek için çaba sarf etmiş. Bu oğlan bir gün o köyden ayrılınca Gonca kız fark etmiş ki sevdiğini kaybetmiş. Gonca o günden sonra bir daha hiç kimseyi sevememiş .


Ayşegül A.

19 Kasım 2020

🌻Yüzündeki Tebessüm🌻


Bazen kilometrelerce uzakta olan birisi bile tek kelimesiyle gülümsetebilir sizi. En kötü anınızda bile bir de bakmışsınız yüzünüze bir gülümseme yayılmış. Bunu en çok korona günlerinde anladık. Sesini duysak bile yetti bize. Demek ki sevmek için yanımızda olmasına gerek yokmuş insanların. Çok uzakta olan birisini bile sevebilirmiş insan. Sesini duyup varlığını hissetsek bile yetermiş bize. Evet özleyebilirsin ama iyi olduğunu bilmek bile mutlu eder insanı. Tabii ki isteriz yanımızda olsun sevdiklerimiz. Ama bazen onlardan ayrılmak zorunda kalırız. Korona'da olduğu gibi... Birden ayırdı birbirimizden. Özledik birbirimizi. Gün gelecek bir de bakmışız korona diye bir şey kalmamış. O zaman sarılacağız birbirimize doyasıya. Yeter ki sevdiklerimize bir şey olmasın. İyi olduklarını bilsek, seslerini duysak yeter. Zaten eğer sen "Yüreğinde hissedersen mesafe yoktur."

❤Ravzanur A❤

SEVGİ


Sevgi ne bilmem

İçinde ne gizli

Umutlarla dolu

Biraz endişeli




Sevgi ne acaba

Aramazsa bulamazsın

Ben denedim  

Ama bulamadım

 Ayşegül K.

27 Ekim 2020

💔KAYBEDİNCE💔


        İnsanlar neden sevdiği kişinin değerini kaybedince anlar? Sonra arkasından hep keşke der. Sevdiği kişi yanından ayrılınca o kişi tek başına kalır, yanında tek bir şey kalır sadece keşkeleri. Sevdiğimiz kişinin arkasından bakarız. Bazıları sevdiği kişiyi unutur ama bazı insanlar vardır ki sevdikleri kalplerinde sonsuza kadar mühürlenir. Unutmak dile kolay gelir insan başka kişilere unuttum der geçer ama aslında sevdiğini asla kaybetme korkusu herkeste kesinlikle vardır, ben bu duyguyu hissetmedim diyenler varsa bizden hislerini saklarlar. Çünkü herkes illaki sever . Çünkü ben kimseyi sevemem dese bile kalbi ona müsaade etmez. Kalbimiz kaybettiklerimizi unutuncaya kadar kişi kalbimizin bir köşesinde yaşayacaktır. Biz de sevdiğimiz kişinin kalbimize bıraktığı çiçeği içimize akıttığımız gözyaşları ile büyüteceğiz.


Ayşegül A.

SEVGİMİZE ÇARE


Gerçekten çok merak ediyorum. Herkes elbet bir gün öleceğini bildiği halde düşmanlıklar, kavgalar gibi kötü davranışlar devam etmekte. Hayat o kadar kısa ki hiç değerini bilmiyoruz. Belki de bu kötülüklerin, kavgaların sebebi teknoloji ve izlediğimiz TV'ler olabilir. Örneğin savaş, silah vb. içerikli o kadar oyun ve filmler var ki. İnsanlar bu tarz şeylere olması gerekenden fazla ilgi duyuyorlar. Açıkçası insanlarımız teknolojiyi kötüye kullanıyor. Oysaki teknoloji ile yapabileceğimiz birçok güzel etkinlikler var. Mesela aramızda kilometreler olan dostlarımızla sohbet etmek gibi sevgi ve mutluluk içeren etkinlikler var. Umarım SEVGİ dolu insanlardan olursunuz. 

                  Sudenaz Y.

13 Ekim 2020

🌸ÜÇ KURAL🌸

Özlediysen sevdiklerini

Takacaksın maskeni

Koyacaksın mesafeni

Görebileceksin sevdiklerini


"Kontrollü Sosyal Hayat" dediler

İnsanlar bunu yanlış anladılar 

Hiçbir kurala uymadılar

Koronaya "HAYAT" verdiler


O hayat koronaya değil sana lazım

Kontrollü sosyal hayatı eski hayatın gibi mi sandın

Öyle sanmayacaksın üç  kurala uyacaksın

Koronadan kurtulacaksın


Çok şey istenmiyor senden

Biraz uzak kalsan herkesten

Üç şey var istenilen

"Maske, mesafe, hijyen" 


Ravzanur A. 🌸 

9 Ekim 2020

Ömer'in Pişmanlığı

Bir varmış bir yokmuş. Çok uzakta bir köy varmış. Bu köyde insanlar birbirini sever sayarmış. İnsanlar birbirine güvendiği için her şeyi beraber yaparmış. Her köyde olduğu gibi bu köyde de yaramaz gençler varmış. Ekimde köylüler ekinleri biçme vakitleri geldiğini söylemiş ve sabah ekin biçmek için tarlaya gitmişler. Ekin biçmeyi sevmeyen Ömer bu işi yapmak istememiş, babası Ömer'e kızmış . Ömer sinirlenerek koşarak gitmiş. Ekinler biçilmiş ve bir ambara yerleştirilmiş. Ömer eve gelince babası ile tartışmış, yemek yiyip arkadaşlarının yanına gitmiş. Ömer ve arkadaşları ambarın yanında ateş yakmışlar . Ömer elindeki sopayı yakıp ambarın samandan olan çatısına atmış. Aniden ambar tutuşmuş. Ömer ne yapacağını bilemeyip oradan kaçmış. Arkadaşları ambarı söndürdüklerinde ne bir tane buğday ne de hayvanlara verilecek bir avuç saman kalmış. Köy sakinleri gençlere çok kızmışlar. Gençler biz yapmadık deseler de dayak yemekten kurtulamamışlar. Ömer ne o gece eve gitmiş ne de başka bir gün . O günden sonra arkadaşları köylüler tarafından kınanmış, hiçbir zaman sevilmemişler. Ne bir yudum su ne de bir lokma ekmek vermişler. Onlar da bir süre sonra köyü terk etmişler . Ömer o günden sonra uzun zaman köye gitmemiş ama o kadar pişmanmış ki bir gün belki unutmuşlardır diye köyüne dönmüş. Ömer köye geldiğinde ne annesi ve babası ne de köylülerden biri onu karşılamış. Babası Ömer'e hala çok kızgınmış. Ömer babasının ona kızgın olduğunu bildiğinden eve gitmemiş. Ömer'i dışarıda gören bir nine ona kıyamamış ve onu eve almış. Ömer'le sohbet etmişler. Ömer nineye arkadaşlarını sormuş,  nine:

-Onlar  köydeki yangından sonra köyü terk ettiler bir süre sonra bir haber geldi. Bu suçluluğu kendilerine yediremeyip kendi canlarına kıymışlar.

 Ömer bunu duyunca öyle üzülmüş ki bir an  donup kalmış . Sabah olmuş, Ömer nineye teşekkür ederek yola koyulmuş. Ömer'in aklına dünkü konuşma takılmış,  ben ne yaptım diye düşünüp duruyormuş. Ekin tarlasına gelmiş. Tarla o seneden beri hiç ekilmemiş. Ambarın yanına gelmiş,  ambarın yerinde sadece dört mezarlık varmış. Mezarlıkların üzerini okuyunca bu mezarlıkların arkadaşlarının olduğunu anlamış. Ömer pişmanlığından yere yıkılmış ve ağlamaya başlamış. Bir anda gözlerini önüne arkadaşları gelmiş. Dili tutulmuş ve o günden bu güne kadar dili bir daha hiç açılmamış. Ömer her gün onların mezarlarına gider arkadaşlarının mezarlarına bakar sular temizler ve sonra dağdaki kulübesine gidermiş . Ömer hayatını kaybedene kadar bu pişmanlıkla yaşamış ve o günü hiçbir zaman unutmamış. 

Şunu unutmayın arkadaşlar, yalan güzel bir şey değildir. İnsanların kıymetini sevdiklerinizi kaybedince anlarsınız.

                                                                                                                                               

Hatice T.

7 Nisan 2020

Sevgili Yıldız Kalem Okurları


Merhaba, ben size bu yazımda dünyayı sallayan koronadan bahsedeceğim. Bu konuda çok dikkatli olmalıyız. Bu yaşadıklarımız gerçek ve çok üzücü olsa da bizim tedbirimizi almamız lazım. Ellerimizi çokça yıkamalı, eldiven takmalı, eğer kalabalık bir şehirde yaşıyorsanız maske takılmalısınız. Bildiğim kadarıyla  virüs her şehirde var. Çin'in Vuhan kentinde çıkan korona, her yere dağıldı. Demek istediğim karşımızdaki güçlü bir düşman. Ama bizi yenecek kadar güçlü değil. Birimizin iyiliği hepimizin iyiliğidir. İşte bu yüzden önlemlerimizi alalım. Sizin ve sevdiklerinizin iyiliği için evde kalalım.
Hepinizin iyi olması dileğiyle...
Melek K.

24 Mart 2020

💛SEVGİ ❤



Sevgili okurlar sizce sevgi nedir? Bence sevgi biz insanların yaşam kaynağıdır. Hiçbir insan sevgi olmadan yaşayamaz. Biz insanlar çiçek gibiyiz sevilmeden yaşayamayız. Sizce sevmek mi yoksa sevdiğini söylemek mi? Sevgili okurlar bana kalırsa sevdiğini söylemek daha önemli. Çünkü her insan sevmek ve sevilmek ister.Seven insan ise sevdiğini söylemek ister. Peki sevip de söyleyemeyen insan ne yapar? Sevgi insanı ayakta tutan bir ruhtur. Herkes sever önemli olan bu sevgiyi gösterip göstermediğidir. Herkes sevilir ama önemli olan sevildiğini fark edip karşısındakine hak ettiği yeri vermektir. Bu yazıyı okuyanlar etrafına dönüp baksın, baksın ki onu sevenleri görsün. Ben şu konuda kesinlikle eminim ki herkesin sol tarafında bir kalbi var. Herkes şunu bilsin ki onun için atan bir kalp var. Siz umarım sevginizi hiç bırakmazsınız .💖

Ayşegül A. 💌

12 Mart 2020

💙Güzel Bakarsan Eğer 💛


         Güzellik baktığın şeyde değil, bakışında olmalı.Yüz gözünün gördüğü değil, gönül gözüyle gördüğündür güzel olan. Bu yüzden insanı dış görünüşüyle yargılamamalıyız. Çünkü dışı içini yansıtmaz bazılarının. Bazı insanlar karşılarındakini dış görünüşüyle yargılar. Halbuki mühim olan kalp güzelliğidir. Hele ki bir de o kalbin güzelliği, temizliği dışarı yansıyorsa... Zaten eğer kalbinde kötülük varsa onu dışarı hiç yansıtmasın. O kötülüğü dünyaya salmasın. Çünkü sadece kalpten gökyüzüne dokunabilirsin. Bu yüzden kalbini kötülüklerle doldurma. Bırak içini güzel şeyler doldursun. Sen güzel bakarsan her şeyi güzel görürsün zaten.
         Ama içinde art niyet varsa hiçbir şeyin güzelliğini göremezsin. İnsanın güzelliğini göremezsin. O yumuşacık tertemiz güzel kalbin farkına varamazsın. Karşındakini kullanırsın, iyi niyetini suistimal edersin sadece. O sana ne kadar güzel bakarsa baksın sen sadece onu kullanmak istediğin için sen onun o güzelliğini göremezsin. Sen güzel bak ki kalbindeki o güzel kelebekler uçuşsun. Uçuşsun ve etrafa neşe saçsın. Karşındaki de mutlu olsun, sen de mutlu ol. Çünkü hepimiz mutlu olmayı hak ediyoruz değil mi? O zaman haydi o kelebekleri gönderelim gitsin. İçimizde duracağına çıksın etrafa neşe, güzellik katsın. İnsanı gördüklerinden ibaret sayma. Göremediklerinde ara. İçidir hakikatin resmi, dışı sadece manzara.

 Ravzanur A.

23 Şubat 2020

Bir Gün

Yağmurlu bir ilkbahar akşamıydı.O akşam çok şaşkındım.Çünkü ailem ilk kez geç uyumama izin verdi.Ama bu uzun sürmedi.Çünkü erken uyumaya alıştığım için geç olmadan uyudum.Sabah dışarı çıktığımda akşamki yağmur gitmiş yerine güneş gelmişti.Kitap okumak için kütüphaneye doğru yola koyuldum.Kütüphaneye vardım.Kitabımı okumaya başladım.Kitabımı bitirene kadar kütüphaneden çıkmadım.Ertesi sabah çok enerjik uyandım.Zaten akşam erken uyumuştum.Çünkü ailecek pikniğe gidecektik ve kocaman bir ormana gittik.Orman yemyeşildi ve gür ağaçlarla kaplıydı.Ormanın piknik alanına doğru yürüdük.Ama sanki piknik alanına değil de bir çöplüğe gelmiştik.Her yer çöp doluydu.Çöpleri getirdiğimiz çöp torbalarına doldurduk.Tam piknik için sofrayı kuruyorduk ki kara      bulutlar etrafı sardı.Yağmur yağmaya başladı ve eve döndük.O gün ailemle çok iyi vakit geçirdim.Piknik yapsak da yapmasak da...


Esra G.

Sevgili Yıldız Kalem Okurları


Öncelikle diğer yazıma açıklık getirmek isterim. Önümüzde her şeyi açıklayan bir Kuran'ı Kerim var ama Aristotales ve diğer bilimciler bunu bilmiyordu. Yüce rabbimizin varlığını bulmak ve anlamak için bu teorileri ortaya atmışlardır.Söylediğim gibi mesela bir fırıncı bütün kurabiyeleri aynı yapabilir çünkü onun bir kalıbı vardır. Aristoteles de bunun üstüne düşünüp atların vb. şeylerin de bunun gibi olabileceğini düşünmüş. At deyince aklımıza 4 bacaklı ,ağzı,burnu ve gözü olan bir hayvan gelir .İşte bu yüzden Aristoteles her şeyin bir kalıbı olduğunu düşünüp bunların nereden geldiğini  anlamaya çalışmıştır. Bizi takip etmeyi unutmayın.

Melek K.

22 Şubat 2020

DOSTLARIMIZ

Hayvanları koruyalım onlar bizim can dostumuz. Onları sevelim, eziyet edip terlik, sopa vb. şeylerle canlarını yakmayalım . Onların da canı var. Allah bizi hayvanlara eziyet etmemiz için değil onları korumak için gönderdi. Her gün yemek artıklarımız kalıyor ve binlerce sokak hayvanları var. Çöpe giden yemekler niçin hayvanların boğazına girmesin? O hayvanlar biz insanlardan yardım bekliyor. Bazı insanlar vardır ki bunlar hayvanları sevmez. Ama bu onlara eziyet etmelerini gerektirmez. Niçin onları korumak yerine eziyet edelim? Biz kötü niyetli kişiler değiliz biz müslümanız. Müslüman hayvanlara karşı eziyet etmez. Biz müslümanlar, müslüman gibi davranalım. Biraz merhamet yalvarırım.

Gonca K.

PARA MUTLULUK MU ❓



Kimileri parayı gerçek zenginlik sanır. Sizce gerçek zenginlik ne? Bana göre gerçek mutluluk, sağlıktır. Çok zengin bir insan olup da sağlıksız olanlar ne yapıyor sizce? Sevgili  okurlar bu sorum size, siz parayı sağlığa tercih eder misiniz? Siz siz olun paraya büyük önem vermeyin. Hayatta o kadar önemli şeyler var ki para için üzülmeye değmez. Bize düşen sağlıklı bir
yaşam için dua etmek. Uzun ve sağlıklı bir yaşam sürmeniz dileğiyle.


Ayşegül A.

FEDAKARLIK

  Küçük bir ormanda yaşayan yavru bir kurt varmış. Annesi ona yiyecek bir şey getirmek için bir şeyler avlamaya gider karşısına birden avcı çıkar tam eliyle tüfeği alırken kaçmaya hazırlanır, sıktığında kurda isabet eder. Yaralanan  kurdun  annesi gelir ve  sonra bir de ne görsün, avcıya yakalanmış yavrusunu görür. Kurt avcıya sinirli  bir  şekilde gelirken avcı onu görür ve elindeki yavruyu bırakır ve yine tüfeğini eline  alır ve saldırıya geçen kurdun bacağından yaralar.
Bunu duyan ormanların kralı cesareti ve korkusuzluğuyla sessizce avcıya doğru koşar. Aslan kurdu yaralı görür, avcının haberi olmadan  üstüne atlar ve avcıyı yere düşürür. Avcı korkar ve telaşlanır tüfeği yere düşer, oradan uzaklaşır ve kurt aslanın neden bunu yaptığını merak eder. Aslında o kurt aslan yavru iken aynı fedakarlığı ona yaptığı hatırlar ve teşekkür eder. Daha sonra aslan oradan koşarak uzaklaşır. Kurda doğa severler yardım eder ve kurt ve aslan bu fedakarlığı hiç unutmazlar...


Melis Yaren T.

HAYAT

        İnsanoğlu iş hayatında olsun, normal hayatında olsun her zaman bir düşüş yaşar. Zorluklar karşısında kalabilir, önemli olan bu zorluklar karşısında yılmadan ayakta kalabilmektir. İnsanın doğuşundan itibaren bu olay gözükmektedir. Mesela yeni yürümeye başladığımızda, hiç durmadan yürümeye çalıştığınızda düşeriz ama düştüğümüz zaman nereye tutunarak kalkabileceğimizi öğrenmek önemlidir. İnsan böyle tecrübe kazanır neyi nasıl yapacağımızı bilmediğimizde önce deneriz. Hayvanlar bile böyledir. Bir aslan bir geyiğin peşine düştüğünde orada önemli olan geyiğin tecrübesidir. Aslanı nasıl atlatır işte geyikte hayatı öğrenmiş olur. Yani hayatta çoğu şeyi  yaşamadan tecrübe kazanamayız. İnsanlar bildikleri ile değil yaşadıklarıyla tecrübe edinir.                                          HAYAT düşme değil, kalkabilme tecrübesidir.             
Sudenaz Y.

21 Ocak 2020

🌼Bulutlara Haykırmak🌼


İpek adında bir kız varmış. Bu kız her zaman çok mutsuzmuş. Her şeye umutsuz bakarmış. Bir gün dışarı çıkmış. Yağmur yağıyormuş. Bağırmaya başlamış: "Neden her şey çok üzücü? Neden kimse beni sevmiyor?" demiş. Sonra gökyüzünden bir ses gelmiş. Bu ses bir buluttan çıkmış: "Aslında her şey çok güzel. Hayat çok güzel. Bu senin umutsuz bakmandan kaynaklanıyor" demiş. Sonra kız da ona şöyle demiş: "Hayat çok güzel diyorsun, bak sen de ağlıyorsun. " Bulut ise: "Hayatta her zaman gülünmez bazen ağlaman gerekebilir. Şayet ben ağlamasam ağaçlar, bitkiler nasıl güler? "demiş. Kız da "Hayat güzelse o zaman insan hayatın tadını çıkarmalı. Zaten hayat çok kısa." demiş. Bulut ise: "Hayat kısa evet. Ama hayatta yalnız değilsin. Bazen birileri için ağlamalısın. Ama herkes için değil. Hak edecek olanlar için ağlamalısın." demiş. Kız şöyle cevaplamış: "Ağlamak kolay ama hak edecek insanları bulmak zor." Bulut da ona hak vermiş. Böylece kız şunu anlamış: "Bazen bir kelebeğin ömrü kadardır hayat. Ne kırmaya gelir ne de kırılmaya"
Ravza A.

15 Ocak 2020

Merhaba Sevgili Yıldız Kalemler Okurları;


         Siz de merak ediyor musunuz? Acaba neden yaratıldık? Bu güzel nimetleri tanrı bize niye verdi? Nasıl bu kadar nankör olabiliriz? Bizim için çabalayanları ve güzellikleri göremeyiz. Bu kadar soru yeterli. Bana Türkçe öğretmenimin verdiği Sofie'nin Dünyası kitabını okudum. Biraz bahsetmek istedim. En ilgimi çeken bölüm Aristoteles ve teorileriydi;
             Kimsin sen? Tavuk mu yumurtadan çıkar, yumurta mı tavuktan? Hastalık tanrıdan gelen bir ceza mıdır? Ruhlarımız ölümsüz müdür? Bunun gibi pek çok soru. Sizi bilmem ama ben kafamın boş olduğu zamanlarda düşünürüm. Her zaman sorular güncellenir yeni sorular bulurum. En azından sabit bir cevap bulamam. Siz de bu yazıyı okuduktan sonra benim gibi düşünüyorsanız bu okuduğum kitabı zevkle okuyacağınızı umuyorum. Eğer beğendiyseniz yorum kısmından yazıp devamını isteyebilirsiniz. Bize destek vermek istiyorsanız instagram'dan Yıldız Kalemler'i takip edebilirsiniz. Beğenmeniz dileğiyle...

Melek K.

13 Ocak 2020

🌟SABRETMEYİ BİL🌟


               Sabır öyle bir iptir ki; sen kopacak sanırsın, o gittikçe güçlenir. Sen bitecek sanırsın, o gittikçe çoğalır. Sen sabredersin ki güçlüklere karşı ayakta kalasın. Güçlükler karşısında ezilip de üzülmeyesin. En zor en can yakıcı anlarında bile sabredersin. En sevdiğin sana çok üzücü bir söz söylemiş olsa bile... Sabredersin ki sen de birinin canını yakmayasın, kalbini kırmayasın. Çünkü kalp kırmak kolay,tamir etmek zordur.Bunu bilirsin.Çünkü kendi yaşadıklarını ve hissettiklerini ona hissettirmek istemezsin.O seni çok üzmüş olsa bile... Sabır o kadar güçlüdür ki tükendi dersin ama hâlâ içinde vardır. Sabredersin ama sonunda da mükafatların en büyüğünü alırsın. Sabretmek kolay değildir ama bazen öyle bir dehlize girersin ve sabretmen gerektiğini anlarsın. Sabır bir anahtar gibidir. Sabredersin ki istediğin kapıyı açasın, dehlizin içinden çıkasın. Sabretmeyi bil! Çünkü sabır kapıları açar. Sabret ki dileğine eriş. Ne olursa olsun üzülme!Sabret.İnan yıldızına kavuşacaksın.
Bazen bitmek bilmeyen dertler yağmur olur üstüne yağar.Ama unutma ki;rengarenk gökkuşağı yağmurdan sonra çıkar. 💐

Ravza A.

9 Ocak 2020

HAYALLERİN NOKTASI

          Sonbahar belki herkes için bir mevsim olabilir. Kışın geldiği, yaprakların sararıp döküldüğü bir zaman dilimi olabilir. Ama her insanın bir sonbaharı vardır.  Hayallerinin bitip tükendiği, hayatının kendisi için bittiği, o içindeki yaprakların döküldüğü ve hayallerinin hiçbir anlamı kalmadığı... İnsan hayalleriyle yaşadığı için insanın sonbaharı hayallerinin bittiği noktadır.     

Sudenaz Y.

7 Ocak 2020

DEĞER Mİ❓


             Sizce sonunda ölüm olan bir hayatta kalp kırmaya değer mi? İnsanlar sanki hiç pişman olmayacak gibi kalp kırmaya devam eder. Çoğu insan karşısındaki kişinin değerini kaybetme duygusunu yaşadıktan sonra anlar. Sonra hep keşkeleri olur. Ama artık iş işten geçmiştir. O yüzden siz siz olun kimsenin kalbini kırmamaya çalışan insanlardan olun. Ağzınızdan çıkan kelimeleri tekrar kontrol etmeyi unutmayın. Sonra pişmanlık duygusunu karşınızdakini kaybettikten sonra tatmayın. Emin olun şu kısacık ömrümüzde kimsenin kalbini kırmaya değmez. Kimseyi kırmamanız dileğiyle...

Ayşegül A.

6 Ocak 2020

❄Sevgiye Muhtaç Kalp❄

İnsan birinin kalbini nasıl kırar? Neden kırar? Sebebi ne ki kırar? Kalp kırılmaya layık değildir. Kalp sevgiye muhtaçtır. Sevgi olmazsa kalp ölür. Kalp olmadan da insan yaşayamaz. Çünkü tüm sevgiler kalbin içinde gizlidir.Kilitli bir hazine gibidir kalp İçinde yüklü paralar yoktur. Ama dünyanın en önemli duygusu yani SEVGİ vardır.
Kalp bir insanın her şeyidir. Kalpsiz bir insan karşısındakinin üzülmesine hiç mi hiç aldırmaz. Kendi kalbi olmadığı için karşısındakini  de kırar. O insan ne kadar güzel söz söylerse söylesin nasıl davranırsa davransın anlamaz. Çünkü onun bir kalbi yoktur. Karşısındakini kırmakla kalmaz paramparça eder. Karşısındaki ise hiçbir şey diyemez. Acısını içine gömer. Kalpte ne varsa o çıkar dışarı. Eğer birinin kalbinde kin, nefret, acı varsa etraf cehenneme döner.  Ama eğer sevgi, saygı, güzellik varsa etraf gül bahçesine döner. İşte o anda etrafa neşe saçılır. İnsanlar sevgi pıtırcığına döner. Biri tanıdığını gördüğünde ona tüm güzel dileklerini söyler. Bu sayede kalp de mutlu olur. İnsanları üzmeyin çünkü üzülmeyi hak etmiyorlar. Güzel şeyler söyleyin çünkü etraf güzel görünmeyi hak ediyor. Kalp kırmayın çünkü kalp kırılmaya değil sevilmeye layık.

Ravzanur A.

31 Aralık 2019

GÜZEL ALIŞKANLIKLAR

        Bizim ülkemiz kocaman, her köşesinde ayrı güzellikleri olan bir ülkedir. Ülke nüfusu yaklaşık olarak 80 milyona yaklaştı.  Bu nüfusun yoğunluğunu çocuk ve gençler oluşturuyor. Şimdiki sürece  gelene kadar bir çok dönem geçti. Her bir dönemin en güzel yanı da iyi alışkanlıkların elde edilmesi için güzel fırsatların olması. Ailelerin bu yıllarda "ağaç yaş iken eğilir " çağını çocuklara yaşatmak istiyorlar. Ama bence çocukların da biraz serbest bırakılması gerektiğini düşünüyorum. Evet biz gençlerin güzel alışkanlıklarının olması çok güzel. Kitap okumak vb. özelliklerin olması çok gereklidir. Ama bence çocuklar bu alışkanlıkları tek başımıza kazanamayız. Bunun için de ailemizin ilgi ve desteklerine ihtiyaç duyarız. Nitelikli ve bilgin biri olmak istiyorsak "oku" emrinin ışığı altında toplamalı ve okuyup okutmalıyız.

Sudenaz Y.

28 Aralık 2019

❤DÜNYANIN EN GÜZEL ÇİCEKLERİ❤


Umutlarımız bizim güneşimiz gibidir. Üzücü bir olay karşısında bile bizi ayakta tutan, dimdik durduran umutlarımız... Aslında bizim özgüvenlerimizin sebepleri de umutlarımızdır. Umutlarımız der ki:
"Sen çok güçlüsün. Hiçbir şeye boyun eğmemelisin. Ne olursa olsun, karşına ne çıkarsa çıksın dimdik durmaksızın, ayakta kalmalısın." Siz üzülmeyin. Çünkü siz üzüldükçe umutlarınız da üzülür. Eğer üzülürseniz umut çiçekleriniz solmaya başlar. Ama bir parça mutluluk bile umut çiçeklerinizin üzerine su döker. İşte o zaman umut çiçekleriniz tekrardan açar. Siz umut çiçeklerinizi her gün sulayın. Günde bir kere bile olsa gülün. Gülün ki umutlarınız da sizinle gülsün. Gülsün ve daha fazla çiçek açsın. Çoğalsın, uzayıp gitsin, nereye kadar olursa... Ben içimdeki umut çiçeklerimi hiç soldurmadım. Soldurmayı da düşünmüyorum. Çünkü eğer onlar solarlarsa ben de solacağım. Umut çiçeklerinize iyi bakın. Onları her gün sulayın. Sizi hiçbir şeyin üzmesine izin vermeyin. Görünmeyen ama var olduğunu bildiğiniz umut çiçeklerinin hiç solmaması dileğiyle...
Ravza A.

Gözlerini Aç




        Soğuk bir kış günüydü. Şöminenin yanında oturmuş onu düşünüyordum. Evde herkes erkenden uyumuştu. Ayağa kalkıp camdan dışarı baktım. Birden cama bir taş değdi. Belki de o an hayatımın en mutlu aynıydı, çünkü onu gördüm.  Elinde bir demet çiçekle diz çökmüş gülümsüyordu. Bir süre sonra el sallayarak gitti. Sabah olduğunda atım Pembe'ye binip yola koyuldum. O anda Levent'i gördüm. Amcası Levent'e bir şeyler söyledikten sonra Levent yanıma gelerek ''Baban hayatımı mahvetti'' dedi. Bu olay geçmişte yaşanan bir kan davasıydı. Ama ben babamın suçsuz olduğunu biliyordum. Bunu Levent'e ispatlamak ve haftalarca olayı açığa çıkarmak için bir delil aradım. Ama buna değdi. Ben bunu Levent'e ispatladım. Levent'le bir daha hiç ayrılmamak üzere birleştik.


            Eğer güneş odanı ısıtmıyorsa, ay odanı aydınlatmıyorsa; suç ne güneşte ne de ayda. Sen gözlerindeki perdeyi aç.
Ayşegül A.

KAZAN MI DOĞURDU?



          Nasrettin Hoca bir gün bulgur kaynatacakmış. Komşusundan kazan istemiş. Komşusu kazanı vermiş. Nasrettin Hoca kazanla işini görmüş ve aradan bir hafta geçmiş. Komşusu kazanı istemiş. Nasrettin Hoca "Kazanın doğurdu yoğun bakımda. " demiş ve küçük bir kazan vermiş, birkaç gün sonra komşu "Kazanım yoğun bakımdan çıktı mı?" diye sormuş. Nasrettin Hoca da "Kazanın öldü ben de bir Fatiha okuyup gömdüm.  Üzgünüm seni de çağırmalıydım" demiş. Komşusu da "Hocam hiç kazan ölür mü kazanımı ver!" demiş. Nasrettin Hoca da yapıştırmış cevabı "Kazanın doğurup yoğun bakımda yattığına inanıyorsun da öldüğüne niye  inanmıyorsun" demiş ve kazanı vermemiş.

Cuma G.

PİŞMANLIK ve SABIR ARASINDAKİ İLİŞKİ



                    İnsan o kadar pişman olur ki söylediği sözlerden, yaptığı hareketlerden tekrar o güne dönmek ister. Ama iş işten geçmiştir. İnsanın içine öyle bir his gelir ki kendinden çok utanır. Sanki ömür boyu affedilmeyecek bir söz söylemiş ve harekette bulunmuş gibi. Haklı sanırsın kendini ve sonra anlarsın asıl hatalı olan sensindir. Bazen karşına öyle bir emsal çıkar ki bir bakmışsın en sevdiklerini almışsın karşına. İşte tam o anda sanki bitmiş, o hayattan kopmuş gibi hissedersin. Herkes sana garip davranır. Onların sana yaptığı hareketlerden dolayı üzülürsün. Belki de hayatın mahvolur.  
                  Tam ümidini yitirdiğin an tekrar o güzel günlerin geleceğine inanırsın. Kötü günleri düzeltmek için uğraşırsın "SABIRLA  ve UMUTLA"...

Hatice T.

Doğal Kaynak Tüketimi




          İnsan oğlu yaşamını devam ettirebilmek için beslenme, barınma ve ısınma gibi temel ihtiyaçlarını karşılamak zorundadır. Bu ihtiyaçlarının birçoğunu doğadan temin etmektedir. Artan nüfus ile birlikte tüketim talebi de artmıştır. 
           Dünyanın kaynakları hızlı bir biçimde tükenirken doğal kaynaklar azalır. Modern dünyada tüketim alışkanlıkları da değişmiştir. İnsanlar temel ihtiyaçlarını karşılamaların dışında pek çok alanda doğal kaynakları sınırsız gibi kullanmaktadırlar. Bunlardan bazıları; gıda, barınma, ısınma, ulaşım, giyim, aksesuar, kozmetik gibi pek çok alanda tüketim alışkanlıkları değişiklik göstermektedir. 
          Kaynaklar insan oğluna sınırsız olduğu duygusu oluşturmuş ve geleceği düşünmeden bolca kullanılmasına yönlendirilmiştir. Her gün tonlarca ekmek çöpe atılıyor, pek çok kıyafet daha eskimeden yerine yenisi gelmekte ve insanların kışın daha az yakıtla ısınabilecekleri halde fazla  fazla yakıt tüketebilmektedir. Yürüyerek gidebilecekleri mesafeyi araçla gitmekte, toplu taşıma aracı veya bisiklet gibi araçları kullanmamaktadır. Kısacası doğal kaynakları tüketmektedir.
Damla K.

22 Aralık 2019

Küçük Orman

         Küçük bir ormanda dört çocuk ve babaları yaşarmış. Bu ailenin geçimleri ormandan kestikleri ağaçlarmış. Bir gün ormana ağaç kesmeye çıkan aile hiç bilmedikleri bir yoldan gitmişler. Önlerine beş yol çıkmış ve hangi yoldan gideceklerini bilememişler. "Hepimiz ayrı yoldan gidelim" diyen küçük kardeşlere büyük kardeşler de katılmış.Babaları da buna katılmış. Aile dağılmış ve ayrı yollardan gitmişler. En küçük kardeş korkarak ilk adımları atmış ve sonradan alışmış. Diğer kardeşler  de aynı şekilde korku yaşamışlar. Baba gitmiş ve kocaman iki ağacın üzerine çıkmış. En son çıktığı ağacın üzerinde bir kuş yuvası görmüş. Baba tam ağacı keserken çocukları babalarına seslenmiş. Ellerinde çokça çöple yürüyen çocuklar "baba" diye seslenmişler. Çocuklar ellerindeki çöpleri çöp kutusuna atmışlar. Aile artık ağaç kesmiyormuş ve bundan sonra her hafta gelip ormandaki çöpleri topluyorlarmış.
Ayşegül K.

21 Aralık 2019

BEYAZ ÇİZMELİ KIZ



               Uzak diyarların birinde Gülsu kız isminde biri vardı. Gülsu kız 12 yaşında uzun boylu, siyah saçlı, mavi gözlü, etrafına neşe saçan bir kızdı, tarih ödevlerine bayılırdı.
Bir gün yine tarih ödevi yaparken kapı çalmıştı. Gülsu kız koşarak kapıyı açtı. Gelen babasıydı. Babasının elinde bir hediye vardı. Gülsu kıza uzattı. Gülsu kız hemen açtı. İçinde bembeyaz bir çizme vardı. Gülsu kız babasına sarılıp teşekkür ettikten sonra odasına gitti. Tarih ödevine devam edecekti ama çizmesini o kadar çok sevmişti ki… Sürekli ona bakıyordu. O kadar çok bakmıştı ki uykuya dalmıştı. Rüyasında zaman yolculuğu yapıyordu. Eski dönemlere geldiğini fark etmişti. İki cadıyla karşılaştı Gülsu kız. İsimlerini sordu, biri Ravza biri de Melek dedi. İki cadı Gülsu kızın çizmelerini çok beğenmişti. Aralarında plan kurup ejderhalarını çağırdılar. Ya çizmelerini bize ver ya da sana ejderhamız ateş püskürür dediler. Gülsu kız çizmelerini vermemişti. Ejderhanın karşısına, ateş püsküren iki efsanevi yılkı atı, atın Söğüt'tenir adam ve Tuğrul kuşu çıktı. Tuğrul kuşu ölümsüzdü, küllerinden yeniden doğardı. Efsanevi yılkı atı ise 1000 yılda 1 çıkan 7 yıl kuraklıktan sonra gelen ve uçan bir attı. Tuğrul kuşu öyle bir parladı ki ejderhanın gözleri kör oldu ve ejderha ateş püskürtemedi.  Cadılar o anda kaçtı. Gülsu kız adama “Sen kimsin?” dedi. Adam ise “Ben bir bilgeyim, benim adım Ferhat.” dedi. Gülsu kız ve bilge adam, Dede Korkut'un yanına gittiler. Dede Korkut üzgün gözüküyordu. Bilge adam neden üzgün olduğunu sordu. Dede korkut şöyle dedi, Tepegöz mahsullerimizi alıyor, evleri basıyor. Gülsu kız ve Bilge Adam tepegözün yanına gitti. Tepegöz çok sinirliydi. Onlara yumruk atmaya çalıştı. Bunun üstüne Bilge Adam ona karşılık vererek yumruk attı ve Tepegöz koşarak oradan uzaklaştı. Bilge Adam ve Gülsu kız Tuğrul kuşu ile oradan ayrıldı. Tarih 1040’ı gösteriyordu yani Dandanakan Savaşı'nın ortasındaydılar. Gülsu kız yerinde durmadı. Ne de olsa daha önce hiç savaş görmemişti. Bilge adam ve Gülsu kız savaşa biraz da olsa katılmışlardı. Orada Alparslan'ın küçüklüğünü görmüşlerdi. Gülsu kız sevinç içindeydi. Bilge Adam’a onu buraya getirdiği için teşekkür etti.
Gülsu kız şimdi nereye gideceklerini merak ediyordu. Bilge Adam geldik dediğinde Gülsu kız nereye geldiğini anlamıştı. Burası İstanbul'daki "Milyon Taşı"ydı. Bilge Adam “Haydi gidelim.” dedi. Gülsu kız ne dediyse onu burada kalmaya ikna edemedi. Şimdi rotaları Söğüt’tü. Bilecik Söğüt'ten eve gelene kadar 1453 taş diziliydi. Tam Bilge Adam’a bir şey soracaktı ki uyandı Gülsu kız. Uyandığında saat 21'de anne ve babasının yanına gitti. Onlar ise Fatiha okuyordu.
Gülsunur & Melek

VİCDAN



 “Vicdan nedir bilen var mı?" diye sorsam herhalde herkes kendinden yola çıkardı. 
Kimi insanda gerçek vicdan vardır ama kimilerindeki vicdan, insanı insan yerine koymaz. Arkasında bıraktıklarını hiç sormaz. Sormaz çünkü vicdanı yoktur o sadece kendindeki kini, nefreti vicdan sanır. Ortalıkta ben vicdanlıyım, ben vicdanıyım diye gezer. İşte öyleleri vicdan nedir tanımaz. Tanımak da istemezler onlar. Sadece vicdansız değil aynı zamanda da kalbini mühürlenenlerdir. Kimse kendindeki o mührü kırıp arkasındaki tertemiz kalbi, mis gibi vicdanı açıp göremez. Vicdan her insanda bulunan bir şey değildir. Kimi insanda dolup taşar, kimilerinde ise gramı bile yoktur. Bazıları kendini öyle sanır bazıları ise gönlünde taşır. O vicdansızlara biraz vicdandan bahsetsen “O da ne?” deyip geçerler.
 İşte o zaman vicdanı duvara anlatmış gibi olursun. Sen ne kadar anlatsan da anlamaz. Siz sakın onlara uymayın! Kendi bildiğiniz vicdandan da şaşmayın.
Semanur D.

ADALET



Adalet her işin başında,
Adalet insana zarar vermez korkma!
Adalet mülkün temelidir bunu unutma!

Adalet nedir bilir misin?       
İnsanın vicdanı sızlar iyi olmak kolaydır.
Zor olan adil olmaktır.
Adalet her yerde adalet!
Pınar Ö.

SOKAK HAYVANLARI

        Türkiye'de  milyonlarca sokak hayvanı var. Bu hayvanlar sokakta yatıp kalkıyor. Peki bu hayvanlar ne yiyor ne içiyor hiç düşünen var mı?
         Her geçen gün milyonlarca sokak hayvanı ölüyor.  Bu hayvanların ölümü de nesillerinin tükenmesine neden oluyor. Her vatandaş bir barınak hayvanı ya da bir sokak hayranını beslese bu kadar hayvan ölümleri gerçekleşmez. Biliyorsunuz ki hayvanlara bakmak çok sevaptır. Bu masum hayvanlara eziyet etmeyelim.                             

 Osman Y.

20 Aralık 2019

Doğum Günü Mesajı


Biricik öğretmenim;
Erkan Öğretmenim, sizi her zaman ikinci babam olarak gördüm. Yeri geldi kızdınız, yeri geldi sevdiniz. Ama ben sizi çok seviyorum. Ben bu günlere geldiysem sizin sayenizde. Nice mutlu yıllara…
Ayşegül A.
Sevgili Erkan öğretmenim, doğum gününüz kutlu olsun. Nice mutlu yıllara… Sizi çok seviyorum.
Pınar
İyi ki doğdunuz. Erkan öğretmenim benim üzerimde çok emeğiniz var. Nice yıllara…
M. Ali
İyi ki doğdunuz Erkan öğretmenim. Bizi bu günlere getiren sizsiniz. Emekleriniz için teşekkür ederim, nice yıllara…
Cuma
Öncelikle iyi ki varsınız. Eğer siz olmasaydınız biz bu durumda olamazdık. Sizi çok sinirlendiriyorduk, şimdi daha iyi anlıyorum. Sizin bizden umudunuz vardı. Bu umudu boşa çıkardıysak özür dileriz. İyi ki doğdunuz, iyi ki varsınız canım öğretmenim.
Melek
Erkan öğretmenim sizi çok seviyoruz. İyi ki bu okuldasınız. Bizi bu günlere kadar getirdiniz. Üzerimizde çok emeğiniz var. Keşke sizi sinirlendirdiğimiz günleri geçmişe gidip silebilseydim. Sizi hiç üzmek istemezdim. İyi ki varsınız. Doğum gününüz kutlu olsun. Sizi çok seviyoruz.
Esra
Doğum gününüz kutlu olsun, sizi çok seviyorum. İyi ki varsınız, sizi üzdüysek özür dileriz.
Gülsunur
Erkan hocam sizin bizim üstümüzde çok emeğiniz var. Şu an okuma yazma biliyorsak bu sizin sayenizde. Doğum gününüz kutlu olsun.
Ahmet
Sevgi yüklü canım öğretmenim, üzerimizdeki emeklerinizin hakkı ödenmez. Sizi çok ama çok seviyorum. İyi ki varsınız, İyi ki doğdunuz ilk öğretmenim.
Ravza
Erkan öğretmenim sizin bizim üzerimizde çok emeğiniz var. İyi ki doğdunuz.
Mehmet Can
Erkan öğretmenim üzerimizde emeğiniz çok. Bizi bu dereceye getirdiğiniz için çok teşekkür ederim. Size baba diyecek kadar çok seviyorum. İyi ki doğdunuz canım babamız, iyi ki varsınız. Nice mutlu yıllara…
Sudenaz
Sevgili Erkan öğretmenim sizin bizim üzerimizde çok emeğiniz var. Sizin hakkınızı nasıl ödeyebilirim, bilmiyorum. İyi ki doğdunuz, doğum gününüz kutlu olsun.
Melis Yaren
Çok kıymetli Erkan hocam, öncelikle bu güzel çocukları yetiştirdiğiniz için size ne kadar teşekkür etsek az gelir. Okulumuzun neşesisiniz. Umarım çok değerli eşiniz ve iki minik yavrunuzla birlikte daha nice mutlu yaşlar görürsünüz. Doğum gününüz kutlu olsun.

Türkçe Öğretmeni Esra GÜNDÜZ
Sınıf Öğretmeni Betül ATEŞ

19 Aralık 2019

İnsan ve Doğa

     Biz insanlar birer canlıyız. Bence bu güzel yaradılışımızı boşa harcıyoruz. Hayvanlara vahşi ve canavar benzetmelerini yapıyoruz. Asıl vahşi ve canavar olan bizleriz. Akıl iradesi olmayan hayvanlar bile bizden daha az çevreye zarar veriyorlar. Küresel ısınmaya, enerji kaynaklarının azalmasına biz insanlar neden oluyoruz. Şimdi rahat yaşıyoruz. Tahminimce bundan 50 yıl sonra gelecek nesillere böyle bir çevre bırakamayacağız.
     İsraf etmeyerek, tasarruf ve geri dönüşüm yaparak gelecek nesillere güzel ve sağlıklı bir çevre bırakalım.
     Unutmayalım ki biz doğayı korudukça, doğa da bizi korur.

Sudenaz Y.

Kibirli Aslanın Hazin Sonu

    Bir varmış, bir yokmuş. Ormanda yaşayan bir aslan varmış. Bu aslan çok kibirliymiş. Her şeyi en iyi yaptığını ve yapacağını düşünürmüş. Bu aslanın hiç arkadaşı yokmuş. Zaten gördüğü bütün hayvanları yemeye çalıştığı için de fazla bir şansı yokmuş. Aslan yaşlandıkça daha kibirli olmaya başlamış. 
    Bir gün ormana avcılar gelmiş. Avcılar kibirli aslanı yakalamış, bir kafese koymuşlar. Tam arabaya bindirirken diğer hayvanlar kibirli aslanı kurtarıvermiş. Bu kibirli aslana bir ders olmuş. Ama hâlâ kibrin çok kötü olduğunu anlamamış. Birkaç hafta sonra hayvanlar birer birer kaybolmaya başlamışlar. Çünkü aslan günde en az iki hayvan yiyormuş. Sonunda çoğu hayvanı yemiş ve avcılar geldiğinde kendini kurtaracak pek kimse kalmamış. Avcılar aslanı almışlar. Sonra da aslandan deri kürk yapmışlar.
  Orman sakinleri bu olaydan şu dersi çıkarmış: Kibirli kişiler hem kendilerine hem de çevrelerine zarar verir.
Esra G.

   

Sevgili Yıldız Kalemler Okurları

     Son günlerde okuduğum bir kitapta dilsiz bir kızın aşkını yazarak anlattığını ve başka dilsizlere de ilham kaynağı olduğunu okudum. O dilsiz kız nasıl yazı yazmaktan çekinmediyse siz de utanmayın sevgili okurlar. Söyleyemediğiniz bir şey varsa o zaman yazın. Çünkü hem söyleyemeyip de hem de yazamazsanız çok pişman olursunuz. Yazmak sizi bir basamak aşağı indirmez. Duygularınızı yazınız. Eğer bir sorununuz varsa kısa ve öz yazın. Nice şairler var ki hislerini bir dizede anlatıyor. Siz de yazın.
     Bir daha görüşmek dileğiyle...
Ayşegül A.

Görünmeyen Güzellikler

         Yazmak bir çocuğun hayal dünyasına benzer. Siz yazı yazdıkça hayal dünyanız genişler. Aklınız ve kalbinizdeki her şey bir bir dökülmeye başlar.
         Yazı yazarken hayal dünyanızda bir kuş gezer. Bu kuş hayal dünyanızda bir o dala, bir bu dala konar. Yazı yazdıkça siz de o kuşla birlikte gezinirsiniz. Siz de onunla birlikte bir o yana bir bu yana konarsınız. Siz uçtukça yeni şeyler öğrenirsiniz. Öğrendikçe sizi bir mutluluktur kaplar. Bu mutluluk sizi daha fazla uçurur ve siz de daha heyecanlı, daha sürükleyici maceralara yelken açarsınız. Bu maceralar sizin aklınızda ve kalbinizdeki her şeydir. Sonra bunlar sevgiyle buluşur. Sevgiyle buluşunca yazınız öyle güzel bir hâl alır ki okumaya doyamazsınız. Tabii bu hâl yazının en güzel hâlidir. Çünkü ortak hayal dünyanız ve sevginiz bir araya gelmiştir.
       Kısaca gerçek mutluluk gördüğün şeyde değil görünmeyen şeydedir.

Ravzanur A.

14 Aralık 2019

MERHABA!



Yeni bir soluk, tazecik düşüncelerle karşınıza çıkmaya hazırlanıyoruz. Biz Anadolu'nun minik bir köyünün, zihni yıldızlara uzanan öğrencileriyiz. Çok yakında burada sizlerle buluşacağız. Gayemiz tüm renklerimizi harflere dökmek. 

Bizi bekleyin.


İYİLİK EDEN İYİLİK BULUR

Bir varmış, bir yokmuş. Uzak şehirlerden birinde dört arkadaş varmış. Bu arkadaşlar çok  iyi anlaşırmış. Dört arkadaştan biri ayağını 3 yıl ...