Uzak diyarların birinde Gülsu kız
isminde biri vardı. Gülsu kız 12 yaşında uzun boylu, siyah saçlı, mavi gözlü,
etrafına neşe saçan bir kızdı, tarih ödevlerine bayılırdı.
Bir gün yine tarih ödevi yaparken
kapı çalmıştı. Gülsu kız koşarak kapıyı açtı. Gelen babasıydı. Babasının elinde
bir hediye vardı. Gülsu kıza uzattı. Gülsu kız hemen açtı. İçinde bembeyaz bir
çizme vardı. Gülsu kız babasına sarılıp teşekkür ettikten sonra odasına gitti.
Tarih ödevine devam edecekti ama çizmesini o kadar çok sevmişti ki… Sürekli ona
bakıyordu. O kadar çok bakmıştı ki uykuya dalmıştı. Rüyasında zaman yolculuğu
yapıyordu. Eski dönemlere geldiğini fark etmişti. İki cadıyla karşılaştı Gülsu
kız. İsimlerini sordu, biri Ravza biri de Melek dedi. İki cadı Gülsu kızın
çizmelerini çok beğenmişti. Aralarında plan kurup ejderhalarını çağırdılar. Ya
çizmelerini bize ver ya da sana ejderhamız ateş püskürür dediler. Gülsu
kız çizmelerini vermemişti. Ejderhanın karşısına, ateş püsküren iki efsanevi yılkı
atı, atın Söğüt'tenir adam ve Tuğrul kuşu çıktı. Tuğrul kuşu ölümsüzdü,
küllerinden yeniden doğardı. Efsanevi yılkı atı ise 1000 yılda 1 çıkan 7 yıl
kuraklıktan sonra gelen ve uçan bir attı. Tuğrul kuşu öyle bir parladı ki
ejderhanın gözleri kör oldu ve ejderha ateş püskürtemedi. Cadılar o anda kaçtı. Gülsu kız adama “Sen
kimsin?” dedi. Adam ise “Ben bir bilgeyim, benim adım Ferhat.” dedi. Gülsu kız
ve bilge adam, Dede Korkut'un yanına gittiler. Dede Korkut üzgün gözüküyordu.
Bilge adam neden üzgün olduğunu sordu. Dede korkut şöyle dedi, Tepegöz
mahsullerimizi alıyor, evleri basıyor. Gülsu kız ve Bilge Adam tepegözün yanına
gitti. Tepegöz çok sinirliydi. Onlara yumruk atmaya çalıştı. Bunun üstüne Bilge
Adam ona karşılık vererek yumruk attı ve Tepegöz koşarak oradan uzaklaştı. Bilge
Adam ve Gülsu kız Tuğrul kuşu ile oradan ayrıldı. Tarih 1040’ı gösteriyordu
yani Dandanakan Savaşı'nın ortasındaydılar. Gülsu kız yerinde durmadı. Ne de
olsa daha önce hiç savaş görmemişti. Bilge adam ve Gülsu kız savaşa biraz da
olsa katılmışlardı. Orada Alparslan'ın küçüklüğünü görmüşlerdi. Gülsu kız
sevinç içindeydi. Bilge Adam’a onu buraya getirdiği için teşekkür etti.
Gülsu kız şimdi nereye gideceklerini merak ediyordu. Bilge
Adam geldik dediğinde Gülsu kız nereye geldiğini anlamıştı. Burası
İstanbul'daki "Milyon Taşı"ydı. Bilge Adam “Haydi gidelim.” dedi. Gülsu kız ne
dediyse onu burada kalmaya ikna edemedi. Şimdi rotaları Söğüt’tü. Bilecik
Söğüt'ten eve gelene kadar 1453 taş diziliydi. Tam Bilge Adam’a bir şey
soracaktı ki uyandı Gülsu kız. Uyandığında saat 21'de anne ve babasının yanına
gitti. Onlar ise Fatiha okuyordu.
Gülsunur & Melek
Bu heyecanlinkten öykü için teşekkürler
YanıtlaSilDevam edeceğimize emin olabilirsiniz��
SilBen bilge biriyim ve benim adim Ferhat :)
YanıtlaSilHep yanımızda olmanız dileğiyle ��
SilGüzel yorumlarınız için teşekkür ederim.İnstangramda da hesabımız var takip edebilirsiniz
YanıtlaSilGüzel olmuş melek
YanıtlaSilBaşarılar tekrarlanarak çoğalır.C.K
YanıtlaSilTeşekkürler yeni hikayelere inşallah
YanıtlaSilÇok başarılisin yazmaya devam etmelisin
YanıtlaSil