21 Aralık 2019

BEYAZ ÇİZMELİ KIZ



               Uzak diyarların birinde Gülsu kız isminde biri vardı. Gülsu kız 12 yaşında uzun boylu, siyah saçlı, mavi gözlü, etrafına neşe saçan bir kızdı, tarih ödevlerine bayılırdı.
Bir gün yine tarih ödevi yaparken kapı çalmıştı. Gülsu kız koşarak kapıyı açtı. Gelen babasıydı. Babasının elinde bir hediye vardı. Gülsu kıza uzattı. Gülsu kız hemen açtı. İçinde bembeyaz bir çizme vardı. Gülsu kız babasına sarılıp teşekkür ettikten sonra odasına gitti. Tarih ödevine devam edecekti ama çizmesini o kadar çok sevmişti ki… Sürekli ona bakıyordu. O kadar çok bakmıştı ki uykuya dalmıştı. Rüyasında zaman yolculuğu yapıyordu. Eski dönemlere geldiğini fark etmişti. İki cadıyla karşılaştı Gülsu kız. İsimlerini sordu, biri Ravza biri de Melek dedi. İki cadı Gülsu kızın çizmelerini çok beğenmişti. Aralarında plan kurup ejderhalarını çağırdılar. Ya çizmelerini bize ver ya da sana ejderhamız ateş püskürür dediler. Gülsu kız çizmelerini vermemişti. Ejderhanın karşısına, ateş püsküren iki efsanevi yılkı atı, atın Söğüt'tenir adam ve Tuğrul kuşu çıktı. Tuğrul kuşu ölümsüzdü, küllerinden yeniden doğardı. Efsanevi yılkı atı ise 1000 yılda 1 çıkan 7 yıl kuraklıktan sonra gelen ve uçan bir attı. Tuğrul kuşu öyle bir parladı ki ejderhanın gözleri kör oldu ve ejderha ateş püskürtemedi.  Cadılar o anda kaçtı. Gülsu kız adama “Sen kimsin?” dedi. Adam ise “Ben bir bilgeyim, benim adım Ferhat.” dedi. Gülsu kız ve bilge adam, Dede Korkut'un yanına gittiler. Dede Korkut üzgün gözüküyordu. Bilge adam neden üzgün olduğunu sordu. Dede korkut şöyle dedi, Tepegöz mahsullerimizi alıyor, evleri basıyor. Gülsu kız ve Bilge Adam tepegözün yanına gitti. Tepegöz çok sinirliydi. Onlara yumruk atmaya çalıştı. Bunun üstüne Bilge Adam ona karşılık vererek yumruk attı ve Tepegöz koşarak oradan uzaklaştı. Bilge Adam ve Gülsu kız Tuğrul kuşu ile oradan ayrıldı. Tarih 1040’ı gösteriyordu yani Dandanakan Savaşı'nın ortasındaydılar. Gülsu kız yerinde durmadı. Ne de olsa daha önce hiç savaş görmemişti. Bilge adam ve Gülsu kız savaşa biraz da olsa katılmışlardı. Orada Alparslan'ın küçüklüğünü görmüşlerdi. Gülsu kız sevinç içindeydi. Bilge Adam’a onu buraya getirdiği için teşekkür etti.
Gülsu kız şimdi nereye gideceklerini merak ediyordu. Bilge Adam geldik dediğinde Gülsu kız nereye geldiğini anlamıştı. Burası İstanbul'daki "Milyon Taşı"ydı. Bilge Adam “Haydi gidelim.” dedi. Gülsu kız ne dediyse onu burada kalmaya ikna edemedi. Şimdi rotaları Söğüt’tü. Bilecik Söğüt'ten eve gelene kadar 1453 taş diziliydi. Tam Bilge Adam’a bir şey soracaktı ki uyandı Gülsu kız. Uyandığında saat 21'de anne ve babasının yanına gitti. Onlar ise Fatiha okuyordu.
Gülsunur & Melek

9 yorum:

  1. Bu heyecanlinkten öykü için teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Devam edeceğimize emin olabilirsiniz��

      Sil
  2. Ben bilge biriyim ve benim adim Ferhat :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hep yanımızda olmanız dileğiyle ��

      Sil
  3. Güzel yorumlarınız için teşekkür ederim.İnstangramda da hesabımız var takip edebilirsiniz

    YanıtlaSil
  4. Başarılar tekrarlanarak çoğalır.C.K

    YanıtlaSil
  5. Teşekkürler yeni hikayelere inşallah

    YanıtlaSil
  6. Çok başarılisin yazmaya devam etmelisin

    YanıtlaSil

İYİLİK EDEN İYİLİK BULUR

Bir varmış, bir yokmuş. Uzak şehirlerden birinde dört arkadaş varmış. Bu arkadaşlar çok  iyi anlaşırmış. Dört arkadaştan biri ayağını 3 yıl ...